Açıklamada, Serrac’ın ömrünü yitirmesiyle 7 Ekim’den bu yana İsrail’in taarruzlarında ölen gazetecilerin sayısının 18’e yükseldiği aktarıldı.

Serrac’ın eşi Şuruk el-Ayle, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eşinin, İsrail’in Gazze‘deki Tel el-Heva Mahallesi‘ne düzenlediği bombalı akında hayatını kaybettiğini söyledi.

İSRAİL-HAMAS ÇATIŞMASI

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e “Aksa Tufanı” ismiyle kapsamlı hücum başlatmıştı.

Gazze’den İsrail istikametine binlerce roket atılırken Filistinli silahlı kümeler Gazze-İsrail hududundaki Beyt Hanun-Erez Hudut Kapısı‘na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.

Silahlı kümeler daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi‘ne hücum başlatmıştı.

Gazze’den düzenlenen taarruzlarda 306’sı asker 1400 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.

Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in Gazze’ye saldırılarında 1873’ü çocuk, 1023’ü bayan olmak üzere 4 bin 651 kişinin öldüğünü, 14 bin 245 kişinin yaralandığını duyurmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria‘da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin akınlarında 90 Filistinlinin öldüğü belirtilmişti.

Çin’in pak sivillere ziyan veren, memleketler arası hukuku ihlal eden her cins akına karşı olduğunu belirten Vang, “Filistin probleminde hep barışın, milletlerarası hukukun, Arap ve İslam ülkelerinin yasal taleplerinin yanındayız” ifadesini kullandı.

Vang, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile Körfez İşbirliği Konseyi‘nin (GCC), Gazze Şeridi’ndeki duruma dair ortak açıklamasını desteklediğini vurgulayarak, “Savaş ve barış kelam konusu olduğunda tüm taraflar jeopolitik değerlendirmeleri bir tarafa bırakmalı, vicdana bağlı kalmalı ve savaşa en kısa müddette son verecek bir milletlerarası uzlaşmayı sağlayarak daha büyük insani felaketleri önlemeli” değerlendirmesini yaptı.

İsrail-Filistin çatışmasının kökeninde Filistin topraklarının süregelen işgali ve Filistinlilerin devlet taleplerinin uzun müddettir görmezden gelinmesi olduğunu vurgulayan Vang, çatışmayı çözmenin temel yolunun iki devletli tahlilinin uygulanması ve Filistin ile İsrail’in barış içinde bir ortada var olmasının sağlanması olduğunu belirtti.

Vang, Çin’in, Filistin ulusuna legal haklarının verilmesini ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının faal biçimde uygulanarak Filistin meselesinin tekrar barışçı tahlil yoluna girmesi desteklediğinin altını çizerek, Orta Doğu’da barışa yönelik uğraşların sürdürülmesi için Malezya ve başka barış sever ülkelerle irtibatı güçlendirmeye hazır olduklarını kaydetti.

Malezya Dışişleri Bakanı Zambry de Çin’in ateşkesi, savaşın sona ermesi, sivillerin korunmasını, diyaloğu ve barış görüşmelerini teşvik eden uğraşlarını takdir ettiklerini belirterek, iki devletli tahlil ve Orta Doğu’da kalıcı barışın sağlanması konsunda hemfikir olduklarını vurguladı.

Malezyalı Bakan, çatışan tarafların en kısa müddette müzakere masasına dönmesinin sağlanması için Çin’in kıymetli rol oynamasını beklediklerini lisana getirdi.

Açıklamada, Serrac’ın hayatını yitirmesiyle 7 Ekim’den bu yana İsrail’in ataklarında ölen gazetecilerin sayısının 18’e yükseldiği aktarıldı.

Serrac’ın eşi Şuruk el-Ayle, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eşinin, İsrail’in Gazze‘deki Tel el-Heva Mahallesi‘ne düzenlediği bombalı akında hayatını kaybettiğini söyledi.

İSRAİL-HAMAS ÇATIŞMASI

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e “Aksa Tufanı” ismiyle kapsamlı hücum başlatmıştı.

Gazze’den İsrail istikametine binlerce roket atılırken Filistinli silahlı kümeler Gazze-İsrail sonundaki Beyt Hanun-Erez Hudut Kapısı‘na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.

Silahlı kümeler daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi‘ne akın başlatmıştı.

Gazze’den düzenlenen taarruzlarda 306’sı asker 1400 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.

Gazze’deki Filistin Sıhhat Bakanlığı, İsrail’in Gazze’ye akınlarında 1873’ü çocuk, 1023’ü bayan olmak üzere 4 bin 651 kişinin öldüğünü, 14 bin 245 kişinin yaralandığını duyurmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria‘da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin akınlarında 90 Filistinlinin öldüğü belirtilmişti.

7 Ekim’de silahlı çatışmaların başlamasından bu yana binlerce saf sivilin hayatını kaybettiği hatırlatılan açıklamada, Mısır’ın Kahire Barış Tepesi ile şiddet ve terörizmi reddeden, kolektif vicdanı barındıran milletlerarası bir konsensüs oluşturmaya çalıştığı kaydedildi.

Sivilleri müdafaanın, insan haklarına hürmet göstermenin ve bölgeye insani yardım sağlamanın kıymetine dikkat çekilen açıklamada, son on yılda memleketler arası topluluğun Filistin’deki çatışmayı kalıcı olarak sona erdirmek yerine onu yönetmeye çalıştığı tabir edildi.

Uluslararası topluluğun kendini 80 yılı aşkın müddettir yabancı işgali nedeniyle acı çeken, kimliği yok edilmeye çalışılan ve umutlarını yitiren bir halkın minimum isteklerini karşılamayan süreksiz tahlillerle sınırladığı vurgulanan açıklamada, “Devam eden savaş tıpkı vakitte memleketler arası toplumun krizlere müdahale etme konusundaki eksikliğini de ortaya çıkardı. Bir tarafın temiz insanların öldürülmesini kınama konusunda ivedi ettiğini ve yarıştığını görürken, diğer bir tarafın birebir hareketi kınamakta anlaşılmaz bir tereddüt yaşadığını gördük. Hatta Filistinlilerin hayatı öbür insanlarınkinden daha az değerliymiş üzere bu vefatları yasallaştırma teşebbüslerine bile şahit olduk” sözlerine yer verildi.

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM” VURGUSU

Filistinlilerin en temel haklar olan yaşama ve inançlı barınma başta olmak üzere öbür insanların sahip olduğu tüm haklardan yararlanması gerektiği kaydedilen açıklamada, Filistin halkının “her şeyden önce” kendi kimliklerini temsil eden ve ilişkin olmaktan gurur duyacakları bir devlete sahip olmaları gerektiği kaydedildi.

İki devletli tahlil vurgusu yapılan açıklamada, “Mısır, Filistinlilerin ve İsraillilerin yan yana yaşadığı iki devletli bir tahlil vizyonu gerçekleşene kadar, barışın stratejik ve geri döndürülemez bir seçenek olduğuna inanarak, Filistin’in haklarını savunma konusundaki kararlı duruşunu sürdürecektir” denildi.

FİDAN DA KATILMIŞTI

Gazze’deki gelişmeler, Filistin sıkıntısının geleceği ve barış sürecini ele almak üzere Mısır’ın mesken sahipliğinde Kahire Barış Tepesi gerçekleştirilmişti.

Türkiye’yi Dışişleri Hakan Fidan’ın temsil ettiği tepeye, birçok devlet ve hükümet liderinin yanı sıra dışişleri bakanları da katılmıştı.

Hava akınında ateşlenen füzelerin bölgedeki bir pazar alanına isabet ettiğini aktaran Filistin İçişleri Bakanlığı bir açıklama yayımladı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “İşgal güçlerinin uçaklarının Nuseyrat pazarına düzenlediği hücumda şehitler ve çok sayıda yaralılar var” denildi.

Yerel basında yer alan haberlere nazaran, iki füzenin atıldığı hücumda en az 13 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı. Can kaybının artması bekleniyor.

NE OLMUŞTU?

Çatışmaların tekrar yükseldiği 7 Ekim’den bu yana İsrail, Gazze’ye düzenlediği hava akınlarında Nuseyrat’taki kampı birçok defa amaç almıştı. Hücumlarda çok sayıda Filistinli hayatını kaybetmişti.

İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki ihlallerine karşı 7 Ekim sabahı “Aksa Tufanı” ismiyle İsrail’e karşı kapsamlı hücum başlatmıştı.

Gazze’den İsrail tarafına binlerce roket atılırken Filistinli silahlı kümeler Gazze-İsrail hududundaki Beyt Hanun-Erez Hudut Kapısı’na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmiş ve İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmişti.

İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi’ne akın başlatmıştı.

Gazze’den düzenlenen hücumlarda 306’sı asker 1400 İsraillinin öldüğü, 4 bin 834 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.

Gazze’deki Filistin Sıhhat Bakanlığı, İsrail’in Gazze’ye taarruzlarında 1756’sı çocuk, 4 bin 385 kişinin öldüğünü, 13 binden fazla kişinin yaralandığını duyurmuştu. İsrail’in hücumlarında 16 gazeteci ömrünü yitirmişti.

İşgal altındaki Batı Şeria’da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin hücumlarında 84 Filistinlinin öldüğü belirtilmişti.

İsrail’in Lübnan hududunda 8 Ekim’de İsrail ordusu ile Hizbullah ortasında başlayan çatışmalarda ise 13 Hizbullah, 2 İslami Cihad üyesi, biri gazeteci 3 sivil hayatını kaybetmişti.

Lübnan tarafından düzenlenen akınlarda da 3 İsrail askeri ve bir İsrailli sivil ömrünü yitirmişti.

Bahçeli, 24 saat içinde ateşkes sağlanmaması durumunda, Türkiye’nin gereği neyse onu yapmasının gerektiğini söyledi.

MHP başkanı, “Milliyetçi Hareket Partisi olarak davetimiz şudur: Şayet bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, ataklar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, milletimle açık açık paylaşıyorum ki, Türkiye hızla devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır” tabirlerini kullandı.

İki haftadır Gazze’de zincirleme insani felaketler yaşanmaktadır. Soykırım raddesine ulaşan hunhar saldırılar artık sabır ve tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. 17 Ekim 2023 tarihinde Gazze’de bulunan El-Ehli Baptist Hastanesi bombalanmıştır. Maalesef Filistinli masumlar kan…

— Devlet Bahçeli (@dbdevletbahceli) October 21, 2023

Bahçeli paylaşımında şu sözlere yer verdi:

“İki haftadır Gazze’de zincirleme insani felaketler yaşanmaktadır. Soykırım raddesine ulaşan hunhar ataklar artık sabır ve tahammül hudutlarını çoktan aşmıştır. 17 Ekim 2023 tarihinde Gazze’de bulunan El-Ehli Baptist Hastanesi bombalanmıştır. Maalesef Filistinli günahsızlar kan revan içindedir. Son 24 saat içindeki İsrail akınlarında 352 Filistinli hayatını kaybetmiştir. 7 Ekim’den buyana 4385 Filistinli kardeşimiz hayattan kopartılmıştır. Sayıları 1756’yı bulan çocuk ile 1000’e yakın bayan zalimce katledilmiştir.”

“ULUSLARARASI TOPLUM TIPKI BIR DEHŞET SİNEMASINI IZLER ÜZERE SEYRE DALMIŞ”

“Uluslararası toplum Gazze’deki seri ve daima cinayetleri tıpkı bir dehşet sinemasını izler üzere seyre dalmıştır. Ne bir ses ne de bir reaksiyon kelam bahsidir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın karar ve yaptırım organları kilitlenmiştir. ABD’nin vetosuyla süreksiz ateşkes ilanı dahi yapılamamıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısı’ndan ise hiçbir şey çıkmamıştır. Kolay kınama iletilerinden öbür sadra şifa hiçbir teşebbüs yahut buna dair bir niyet duyulmamıştır. Kahire’de düzenlenen “Gazze için Barış Zirvesi”nde de şuana kadar bir sonuç çıkmamıştır.

Türkiye bugüne kadar insani, vicdani ve tüzel tezlerini güçlü bir halde dünya gündemine taşıyarak akan kanın durması, insani dramların son bulması konusunda açık tarafını devamlı ibra ve ifşa etmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın adil ve kalıcı bir barış ortamının tesisi münasebetiyle takdir edilecek diyaloglar içinde olduğu ve samimi diplomasi temaslarında bulunduğu kalbi nasırlaşmamış herkesin malumudur.”

“TÜRK MİLLETİ SESSİZ KALAMAZ”

“Ateşkes rejiminin derhal inşasıyla birlikte iki devletli tahlil iradesinin tezahürü; bu suretle başşehri Doğu Kudüs olan, 1967 sonları dahilinde coğrafik bütünlüğü sağlanmış bağımsız ve hâkim Filistin devletinin tanınması bugünkü karanlıktan çıkışın yegane dermanıdır. Türkiye’nin İsrail-Filistin ortasındaki kördüğümün açılması amacıyla garantörlük teklifi de son derece akılcı, isabetli ve stratejik bir teşebbüstür.

Görüldüğü kadarıyla İsrail-Filistin ortasındaki çatışmaların kesilmesi bir yana, tırmanması ve yaygınlaşması konusunda alçak bir tertip ve tezgah kesintisiz ilerlemekte, kategorik olarak işlerliğini koruma etmektedir. Elbette bu kanlı ve kahredici süreç bu türlü gitmemelidir. Dünya kuzuların sessizliğine gömülmüşken, Gazzeli yavru kuzuların vefatına beşerim diyen hiç kimse, hele hele Türk milleti sessiz kalamaz, kalmamalıdır, kalmayacaktır.”

“TÜRKİYE HIZLA DEVREYE GİRMELİ”

“Milliyetçi Hareket Partisi olarak davetimiz şudur: Şayet bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, taarruzlar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, milletimle açık açık paylaşıyorum ki, Türkiye hızla devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır. Gazze’yi muhafaza ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, Gazze’yi yüzü gülen çocukların kenti, kardeşlerimizin huzur ve inanç içinde yaşayacağı bir İslam beldesi yapmaya hazırdır, buna da and olsun, hamd olsun muktedirdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın etkin ve çok boyutlu diplomatik uğraşında de Türk milleti ve tüm inananlar yanındadır.”

Halevi, konuşmasında, “Gazze Şeridi’ne gireceğiz. Hamas’a bağlı ögeleri ortadan kaldırmak maksadıyla operasyonel bir vazife üstleneceğiz. Ayrıyeten, iki hafta evvel cumartesi günü (7 Ekim) gerçekleşen taarruzda hayatını kaybedenlerin imajlarını ve sahnelerini de aklımızda tutacağız” tabirlerini kullandı.

“ONLARA KARŞI HAZIRLANIYORUZ”

“Gazze karmaşık, Gazze çok kalabalık” halinde konuşan Halevi, İsrail’in kara harekatına karşı Hamas’ın hazırlık yaptığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

“Düşman orada birçok hazırlık yapıyor ancak biz de onlara karşı hazırlanıyoruz. Kara harekatında İsrail ordusunun tüm yetenekleri bize eşlik ediyor. Bu niyetle yürekli olun. Son derece kararlı olun ve askerlerinize yüksek itimat duygusu aşılayın. Bu ruh zaferi getirecektir.”

“GAZZE’YE BİRİNCİ GÜNKÜ ÜZERE SALDIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

İsrail Hava Kuvvetleri Kumandanı Tomer Bar ise abluka altındaki Gazze Şeridine “ilk günündeki üzere tüm güçleriyle saldırmaya devam edeceklerini” söyledi.

Times of Israel’in haberine nazaran, Bar, üst seviye kumandanlarla yaptığı toplantıda, bugüne kadar Gazze Şeridi’nde Hamas’a ilişkin olduğu gerekçesiyle “binlerce maksada binlerce bomba attıklarını” söyleyerek Hamas’ın “ilk gündeki üzere olmadığını” savundu.

İsrail ordusunun kara harekatı sırasında “Hamas güya hiç ziyan görmemişçesine davranacaklarını” lisana getiren Bar, “Tüm gücümüzle saldıracağız ve Hamas güya bizimle birinci gününde savaşıyormuş üzere vuracağız” diye konuştu.

İsrailli yetkililer günlerdir Gazze’ye yönelik kara harekatına başlayacaklarını lisana getirirken, bunun ne vakit gerçekleşeceği bilinmiyor.

İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki ihlallerine karşı 7 Ekim sabahı “Aksa Tufanı” ismiyle İsrail’e karşı kapsamlı hücum başlatmıştı.

Gazze’den İsrail istikametine binlerce roket atılırken Filistinli silahlı kümeler Gazze-İsrail sonundaki Beyt Hanun-Erez Hudut Kapısı’na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmiş ve İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmişti.

İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi’ne atak başlatmıştı.

Gazze’den düzenlenen akınlarda 306’sı asker 1400 İsraillinin öldüğü, 4 bin 834 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.

Gazze’deki Filistin Sıhhat Bakanlığı, İsrail’in Gazze’ye ataklarında 1756’sı çocuk, 4 bin 385 kişinin öldüğünü, 13 binden fazla kişinin yaralandığını duyurmuştu. İsrail’in ataklarında 16 gazeteci ömrünü yitirmişti.

İşgal altındaki Batı Şeria’da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin hücumlarında 84 Filistinlinin öldüğü belirtilmişti.

İsrail’in Lübnan hududunda da 8 Ekim’de İsrail ordusu ile Hizbullah ortasında başlayan çatışmalarda ise 13 Hizbullah, 2 İslami Cihad üyesi, biri gazeteci 3 sivil hayatını kaybetmişti.

Lübnan tarafından düzenlenen ataklarda da 3 İsrail askeri ve bir İsrailli sivil ömrünü yitirmişti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısır’ın başşehri Kahire’de Gazze’deki gelişmelerin ele alındığı “Kahire Barış Zirvesi”nde iştirakçilere hitap etti.

Fidan, İsrail’in 2 milyon insanı, insan ömrüne uygun olmayan bir bölgede açık hava hapishanesinde tuttuğunu ve bunu terörizme karşı savunma olarak isimlendirdiğini lisana getirerek, “Filistinlilerin acılarının devam etmesine asla müsaade vermeyeceğiz. Ne Filistinliler için ne de hiç kimse için bu şekil hatalara göz yummayacağız. Şayet bu devam edecek olursa coğrafik bir tırmanışla tüm global istikrarı ve barışı tehdit edecektir” tabirini kullandı.

“(İsrail-Filistin çatışması) Yeni bir garanti düzeneği tasarlanıp hayata geçirilmelidir. Tarafların adil bir barış için attığı adımların garanti edilmesi gerekmektedir.” diyen Fidan, Türkiye’nin bu konsept için adım atmaya, adil ve inançlı bir gelecek için üstüne düşeni yapmaya hazır olduğunu kaydetti.

“SİVİLLERE YÖNELİK AKINLAR DERHAL DURDURULMALI”

Fidan, İsrail’in ataklarının bir katliama dönüştüğünü belirterek, şunları kaydetti:

“Topluca cezalandırmanın, insan haklarına, insan hayatına karşı gerçekleştirilen bu hücumların hiçbir mazereti olamaz. Tereddütsüz olarak sivillerin hayatını kaybetmesini kınıyoruz. Memleketler arası toplum, davranışlarının ve verdiği iletilerin ne kadar kritik olduğunun farkında olmalıdır. İsrail’e süreksiz kelamda bir galibiyetin tarih sürecinde uzun vadeli bir barışa yol açmadığını geçmişte olduğu üzere artık de gerçekleşmeyeceğini anlamalıdır. Kendisine gerçekleştirilen hücumları, Filistinlilere yönelik müthiş bir öfke ortaya koymak için açık çek olarak görmemelidir. Hastanelere, sivillere yönelik taarruzlar derhal durdurulmalıdır.”

İsrail’e verilen sonsuz dayanağın, gerçek dışı planların Filistinlilerin göz gerisi edilmesine yol açılmasına neden olduğunu belirten Fidan, böylesine yanılgıların devam ettirilmesinin mevcut milletlerarası toplumun temel problemlere tahlil getiremeyeceğini gösterdiğinin açık olduğu, bunun yalnızca kozmik bedellerin ve gerçeklerin zayıflatılması ve gerçeklerin çarpıtılması manasına geleceğini söyledi.

Fidan, “İsrail, bu sistemik yanılgılardan faydalanmıştır. İslam, Hristiyan ve dini yerleri ortasındaki eşitliği korurken kendince burada hem Batı Şeria’da hem de Gazze’de sivillere yönelik hatalar işlemekte. Yasa dışı yerleşimler inşa etmektedir” diye konuştu.

YOL AYRIMI

Adil ve sürdürülebilir bir barış içinde değerli bir yol ayrımında bulunulduğunu aktaran Fidan, yanlışsız atımlar atılması gerektiğini vurguladı.

Dışişleri Bakanı Fidan, Türkiye’nin atakların derhal sona erdirilmesi ve kuralsız olarak insani yardımın Gazze’ye ulaştırılması davetinde bulunduğunu belirterek, kelamlarını şöyle tamamladı:

“İki devletli bir tahlille sonuçlanacak müzakerelerin ve sürecin derhal tekrar canlandırılmasını istiyoruz. 1967 sonlarında başşehri Doğu Kudüs olan hâkim bağımsız ve coğrafya bütünlüğü olan bir Filistin yalnızca barış için haiz değildir. Bu hem bölgesel hem de memleketler arası istikrar için koşuldur. Olağan ki bunlar kâfi değil. Muahedenin ötesine geçmemiz ve bu vizyon için somut adımlar atmamız gerekiyor. Mısır’a vaktinde yapılmış bu doruğa konut sahipliği yaptığı için teşekkürlerimizi sunmak istiyorum.”

Çin’in pak sivillere ziyan veren, memleketler arası hukuku ihlal eden her tıp akına karşı olduğunu belirten Vang, “Filistin meselesinde sürekli barışın, memleketler arası hukukun, Arap ve İslam ülkelerinin yasal taleplerinin yanındayız” ifadesini kullandı.

Vang, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile Körfez İşbirliği Konseyi‘nin (GCC), Gazze Şeridi’ndeki duruma dair ortak açıklamasını desteklediğini vurgulayarak, “Savaş ve barış kelam konusu olduğunda tüm taraflar jeopolitik değerlendirmeleri bir tarafa bırakmalı, vicdana bağlı kalmalı ve savaşa en kısa müddette son verecek bir milletlerarası uzlaşmayı sağlayarak daha büyük insani felaketleri önlemeli” değerlendirmesini yaptı.

İsrail-Filistin çatışmasının kökeninde Filistin topraklarının süregelen işgali ve Filistinlilerin devlet taleplerinin uzun müddettir görmezden gelinmesi olduğunu vurgulayan Vang, çatışmayı çözmenin temel yolunun iki devletli tahlilinin uygulanması ve Filistin ile İsrail’in barış içinde bir ortada var olmasının sağlanması olduğunu belirtti.

Vang, Çin’in, Filistin ulusuna yasal haklarının verilmesini ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının faal halde uygulanarak Filistin probleminin tekrar barışçı tahlil yoluna girmesi desteklediğinin altını çizerek, Orta Doğu’da barışa yönelik uğraşların sürdürülmesi için Malezya ve öbür barış sever ülkelerle bağlantısı güçlendirmeye hazır olduklarını kaydetti.

Malezya Dışişleri Bakanı Zambry de Çin’in ateşkesi, savaşın sona ermesi, sivillerin korunmasını, diyaloğu ve barış görüşmelerini teşvik eden uğraşlarını takdir ettiklerini belirterek, iki devletli tahlil ve Orta Doğu’da kalıcı barışın sağlanması konsunda hemfikir olduklarını vurguladı.

Malezyalı Bakan, çatışan tarafların en kısa müddette müzakere masasına dönmesinin sağlanması için Çin’in kıymetli rol oynamasını beklediklerini lisana getirdi.

İtalya Başbakanlığından Meloni’nin es-Sisi ile görüşmesine ait yapılan açıklamada, “Orta Doğu’da devam eden önemli çatışmanın ve bunun genişlemesini denetim altına almayı amaçlayan acil ve koordineli diplomatik hareketin desteklenmesi muhtaçlığı üzerinde duruldu” sözü kullanıldı.

Başbakan Meloni’nin, Kahire’deki toplantının birebir vakitte Gazze’deki acil insani gereksinimlerin araştırılması için de bir fırsat olduğunu belirttiği kaydedildi.

Açıklamada ayrıyeten, “İtalya ve Mısır, gelecek haftalarda güçlendirilmiş işbirliği ruhuyla çalışmaya devam edecek” sözü yer aldı.

Kahire’deki tepenin oturum ortalarında Başbakan Meloni’nin ayrıyeten Filistin Devlet Lideri Abbas ile uzun ve samimi bir görüşme gerçekleştirdiği belirtilerek, “Toplantıda İtalya’nın, kendisini mutlaka Hamas’la özdeşleştirmeyen ve Filistin halkını temsil eden yasal otoriteye verdiği takviye teyit edildi. İki devlet perspektifine verilen dayanak de yinelendi.” tabiri kullanıldı.

İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e “Aksa Tufanı” ismiyle kapsamlı akın başlatmıştı.

Gazze’den İsrail istikametine binlerce roket atılırken Filistinli silahlı kümeler Gazze-İsrail hududundaki Beyt Hanun-Erez Hudut Kapısı’na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.

Silahlı kümeler daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi’ne hücum başlatmıştı.

Gazze’den düzenlenen ataklarda 306’sı asker 1400 İsraillinin öldüğü, 4 bin 834 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.

Gazze’deki Filistin Sıhhat Bakanlığı, İsrail’in Gazze’ye hücumlarında 1756’sı çocuk, 4 bin 385 kişinin öldüğünü, 13 binden fazla kişinin yaralandığını duyurmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria’da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin ataklarında 84 Filistinlinin öldüğü belirtilmişti.

İsrail’in taarruzlarında 16 gazeteci hayatını yitirmişti.

İsrail’in Lübnan hududunda 8 Ekim’de İsrail ordusu ile Hizbullah ortasında başlayan çatışmalarda ise 12 Hizbullah, 2 İslami Cihad üyesi, biri gazeteci 3 sivil hayatını kaybetmişti.

Lübnan tarafından düzenlenen ataklarda da 3 İsrail askeri ve bir İsrailli sivil ömrünü yitirmişti.