Koca, Beştepe’de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın akabinde basın mensuplarının ’Beyaz Reform’ devrine ait sorularını cevapladı.

“ÖNCÜL KOD VERİLMESİNİ HEDEFLİYORUZ”

“Ağırlıklı olarak hastanelerimizde misyonlu emniyet işçisi ve güvenlikçi sayısını arttırmayı hedefliyoruz. Bu en temel işlerimizden biri” sözünü kullanan Koca, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“İçişleri Bakanlığımız ile birlikte bir hazırlığımız var. Tamamlanmak üzere olan bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışma; beyaz kod öncesi bir orta ihtar ve ön haber sistemi. Biliyorsunuz beyaz kodda isimli ve kolluk süreci derhal başlıyor fakat ondan evvel bir şiddet hareketi riski olması durumunda ya da bir biçimde daha evvel şiddete başvurmuş birisinin olma ihtimaline karşı bir öncül kod verilmesini hedefliyoruz. Orada hastane emniyetini, güvenliğini ve ilgili idarecileri devreye sokacak bir ihtar sistemi üzerinde çalışıyoruz. Bir yazılım hazırlanıyor bunun için. Beyaz kod da türel süreç devreye giriyor. Bu süreçle karakol dahil olmak üzere haberdar edilmiş olunuyor. Yazılımın bitmesiyle bu durum, öncül şiddet hareketini tedbire manasında yeni bir yaklaşım.

“YAPILMASI GEREKEN BİRÇOK ŞEYİ YAPTIK”

Bütün sıhhat çalışanlarına gönderdiği mektup sonrası toplam 45 bin elektronik posta ile geri dönüş aldığını tabir eden Koca, “Çalışanlarımızdan da şiddet hareket planı başta olmak üzere çalışma kaideleri ile ilgili tekliflerini alıyoruz. Önlem alınması gereken bahisleri ile ilgili bakan yardımcılarımıza ve genel müdürlerimize iletiyorum. Kimilerine kendim karşılık veriyorum kimileriyle da direkt irtibata geçip dinliyorum. Ziyaret ve görüşmeleri daha da ağırlaştırmak istiyorum. Artık çalışanlarımızla ilgili beyaz ıslahatın 2. devrini başlattık. Sıhhat çalışanlarımızla, doktorlarımızla ilgili birçok problemimiz yok mu, elbette var. Yapılması gereken birçok şeyi yaptık. Malpraktis yasası üzere, sıhhat çalışanlarına uygulanan şiddetin katalog cürümlere alınması üzere, mahsuplaşmanın artık olmaması üzere, herkesin sabit taban fiyatı ve teşvikten alabilir hale gelmiş olması üzere, asistanların nöbet sayısı ve müddetinin 24 saatten fazla olmaması dahil olmak üzere birçok düzeltmeleri yaptık. Lakin, temel bundan sonra yapılması gereken düzenlemeler var. Çalışanların sabit fiyatlarının emekliliğe yansıması konusu var. Cumhurbaşkanımızın Tıp Bayramı’nda bu hususta muştusu vardı. Emekliliğe sayılacaktı, bu şimdi yapılmadı. Yapılsın uğraşı içindeyiz.”

“BİR KAT ARTIRILMASI GEREKİYOR”

Bakanlık tarafından başlatılan ikinci ıslahat devrinde sıhhat çalışanları ortasındaki başta gelir farklılıkları ve uygulamadan kaynaklı kimi meselelerin da giderilmesi gerektiğini söz eden Koca, “Sağlık çalışanlarının taban fiyatı katsayısı 0,32’ydi. Uzmanlarda 4,5, pratisyenlerde 2,25, asistanlarda 3,40 üzereydi. Sıhhat çalışanlarının ise 0,32 idi. Yani sıhhat çalışanlarımızın taban fiyatı, tabip arkadaşlarımızın taban fiyatının 10-15’te 1’iydi. Bu oranın makul bir seviyeye çıkarılması gerektiği kanaatindeyim. Tüm sıhhat çalışanları için en azından bu oranın bir kat artırılması gerekiyor. Yan kol uzmanlarının da taban fiyatının farklılaştırılması gerektiğini düşünüyorum” biçiminde konuştu.

“TAVAN ORANLARININ DA DÜZENLENMESİ GEREKİYOR”

Koca, açıklamalarına şöyle devam etti:

“Hepsi için taban fiyatını artırılması fakat sabit fiyatın emekliliğe sayılması, bunlara ek olarak da nöbet fiyatlarının tabipler dahil olmak üzere herkesi gözeterek çalışan çalışanların nöbet fiyatının üstüne çıkarılması gerektiği de aşikar bir durum. Ayrıyeten tavan oranlarının da düzenlenmesi gerekiyor. Aile hekimliğiyle ilgili cari ödemeler sorun olmaya başladı. Aile hekimliği uzmanlarının da uzman üzere görülerek taban fiyatlarının uzman katsayısına çıkarılması. Ayrıyeten teşvik sisteminin de artırılarak hami hekimlikle ilgili de teşvik sisteminin biraz daha faal devreye girmesi gerektiği kanaatindeyiz.”

Fahrettin Koca, mektubunda, “Sabrınızın akabinde devletimizin ürettiği radikal tahliller ve esaslı değişimler geldi. Bunların toplamına beyaz ıslahat diyoruz” dedi. ‘Beyaz reformun’ kapsamadığı tabip dışı sıhhat çalışanlarına mektubunda yer vermeyen Koca, “Hekimlerin eline geçen aylık toplam ölçünün şu anki seviyelere gelebileceğini sanki kaç kişi öngörebilmişti?” diye sordu. Sıhhatte şiddet konusunda değerli adımlar atıldığını savunan Koca, uygulamada meselelerin olduğunu doğrularken bu meseleleri “düzenlemelerin tam yerleşmemiş olmasına” bağladı.

‘KABUL EDİLEMEZ’

Sorunların tamamına birebir anda ve harika tahlil üretilemeyeceğini savunan Bakan Koca, “Tamamıyla olgunlaşmamış tahlilleri paylaşmamış olmamızı anlayışla karşılayın” dedi, sağlıkçılara “hak arama dersi” de verdi. Sıhhat sisteminin her profesyoneline gereksinim hisseden bir sistem olduğunu belirten Koca, mektubunda “Bu işleyişe karşı sorumsuzluk manasına gelecek, hizmetimize ziyan verici istikametler içerebilecek tavır ve sistematik davranışların, ne bizce ne de toplumca kabul edilir bulunması da mümkün değil. Sıhhat meslek kümeleri için yapılan iyileştirmelerin az çok farkında olunduğu için kendini ‘sokak’ yoluyla söz eden taleplerin ‘yerinde’ bulunmayacağı kanısındayım ve bu hatırlatmaları yapmaktan ötürü açıkçası keder içindeyim” değerlendirmesine yer verdi.

‘DOSTANE MEKTUP’

Koca, “Peki, haklarımızı kiminle, nerede, nasıl arayacağız? Üzerinde yine düşünülecek bahis bu. Bu dostça mektup, size hakikat kişinin Türkiye Cumhuriyeti Sıhhat Bakanı, gerçek yerin Türkiye Cumhuriyeti Sıhhat Bakanlığı, hakikat sistemin ‘iletişim’ ve tahlil üretimine işte bu eksende şahsen iştirak olduğu bildirisini versin istiyorum. Dönemsel haletiruhiyemizin, sorun çözme hedefi yerine diğer maksatlar güttüğünden pek emin olamayacağımız taraflarca fırsat bilinmesine müsaade vermemeliyiz. Bu durumun; mesleğimizin düşüşünden şikâyet edilen prestijini yeterlice tehlikeye attığını, sıhhat alanındaki örgütlü yapılarınsa bizimle kan uyuşmazlığı gösteren teknikler yerine apayrı bir yaklaşıma gereksinimi olduğunu kabul etmeliyiz” sözlerini kullandı.